28 Haziran 2017 Çarşamba

FESTİVALLERİN ARDINDAN


                                                    FESTİVALLERİN ARDINDAN
                Festival; tarihi, süresi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı ve özellikleri önceden hazırlanan bir izlenceyle belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi olarak tanımlanır sözlükte.
                Yapılan yerin tanıtımı için çok önemli olan bir şenliktir festival. Fakat bu festivaller eksik, hatalı ve bireyci olmamalı. Festivallerin planlanmasında, yöre halkına en üst seviyede sosyal, kültürel ve ekonomik katkı sağlaması önemle ele alınması gereken bir konudur. Yerel halktan uzak, sadece kendi ürünlerini pazarlamak için dışarıdan gelenlere izin vererek onların tezgâhlarını en iyi yerlere yerleştirip, yöre halkının isteklerini dikkate almamak elbette hem ekonomik beklentide hayal kırıklığı, hem de yöneticilere karşı bir güvensizlik yaratır. Hedef çok önemlidir festivallerde. Bunun için o yörenin kültürüne ve birikimine saygı duymak zorundayız. Yerel kültürün yaşatılarak yeniliklerle doğru şekilde harmanlanabilmesiyle festival festival olur.
Bu yıl(2017) Urla’da yapılan festivalleri gözlemledim. Urla içimi acıtacak derecede bir enginar festivali yaşadı. Marka olma çabasıyla yapılan hatalar, yanlış verilen kararlarla birleşti. Stant belirlemelerinde, gelen ziyaretçilerle iç içe olması gereken Urla’nın yerel halkına kıyıda köşede kalmış yerler verilirken,  farklı illerden gelenlere merkezi yerler verilerek yerel halkın elinin emeğinin dökülmesine, atılmasına, ürününün elinde kalmasına sebep olmak sadece festivali düzenleyenleri hedef aldırır. Koca koca platformlar hazırlayıp insanların sadece o ünlüleri görmek için gelmeleri sağlanmaz.  Hangi ünlünün, kaç tane ünlünün geldiğinin bir önemi yoktur, festival için kaç tane otobüsün de geldiği önemli değildir. Önemli olan, özellikle tarımsal bir ürün adına yapılan, festivalin, yöresel gelişime, binlerce yıllık kültürel gelişime, doğal alanların ve bu alanlardan elde edilen doğal ürünlerin korunmasına ne kadar katkı sağladığıdır. Söz konusu enginar ise mesela Ege Denizi’nin maviliğine karışmış yeşil enginarların rüzgârda usul usul salındığını görmeli, onu toplayan ellerin çektiği zahmeti hissetmeli,  çeşit çeşit yemeklerini yaparak bu lezzetli ürünü sofralarımıza hazırlayan kişilere hep beraber ‘’elinize sağlık!’’ diyebilmeliyiz.
                Festivalin yapıldığı yöreye ait güzel değerler vardır. O yörenin insanı ile birlik içinde olup o değerlere sahip çıkılır. Hiç mi sahip çıkılmadı bu değerlere bu festivalde. Elbette ki çıkıldı. Çok güzel mutfak atölyeleri vardı. Urla’nın kültürünü yansıtan yemekler yapıldı bu atölyelerde. Urla’nın kültürünü tanıtan kitap stantları vardı. Çiftçinin anlının teri, elinin emeği enginarlar vardı. Ev hanımlarının hazırladığı yemekler vardı. Ama hepsi kalabalıktan ve düzensizlikten kayboldu. Gelenler de fazla bir şey görmedi. Kalabalıktan sadece insan başı gördüklerini itiraf edip gittiler.
                Hâlbuki tamamı olmasa bile en azından programın bir kısmı masal tadında bir düş dünyasındaymış gibi de olabilir festivaller. Gözünün önünde canlanırcasına eski yaşanmışlıkların arasında yavaş yavaş gezerken çocukluğundan bir iz bulmalı, bir koku, bir tat almalısın, geçmiş yaşamımızdan bir olayı hatırlayıp alkışlamalıyız mesela. Kara önlükleri giymeli, tütün dizmeli, küçük taş değirmenlerde buğdayı manilerle öğütmeliyiz. Kına gecesi yaptıktan sonra kınayı yıkamak için gezmeliyiz. Tıpkı Barbaros Köyü’nde Oyuk Festivali’nde olduğu gibi. Tıpkı masal diyarına gitmiş gibi. Köylüyle, üreticiyle iç içe omuz omuza. O yöre halkıyla el ele. Söz konusu Urla ise, Urla’ya, Urla’nın binlerce yıllık kültürüne, birikimine, doğasına, paradan çok özgürce yaşamayı seven insanlarına yakışır gibi. Sevgiyle kalın. Nice güzel festivallerle olun.
                                                                                                              Bahriye iplikçi
                                                                                   İzmir İzmir Kent Kültür ve Sanat Dergisi