EDEBİYAT’IN ÖLÜMSÜZ AŞKLARI
Söğüt ağacının rüzgar eşliğinde
yemyeşil sarkan dalları altında huzurla oturuyordum. Az ötede yaşları
yirmilerde görünen iki gencin konuşmalarına istemeden, biraz da isteyerek
dinlemeye koyuldum. Aşkı konuşuyorlardı. Şu anda yaşadıkları aşk: Onların
üretken olmalarını sağlamış, aynı zamanda pişirmişte. Paylaşma duygusunu
öğrenmişler. Artık hayata daha hoşgörülü, sevgiyle bakıyorlarmış. Aşk insanı
olgunlaştırıyormuş. Nedense kendilerine olan saygıları artmış!
Onlara kulak kabartmış olmam
rahatsız edebilirdi fakat içimdeki bir ses de bu güzel sohbete katıl, diyordu.
Yumuşak bir ses tonuyla: “Bu bahsettiğiniz aşk pek de bu yüzyılın aşklarına
benzemiyor” diye giriverdim.” Şimdiki aşklar pek ömürsüz, daha çok çıkarların
ön planda olduğu, insan ruhunu doyurmayan, hissiyatı olmayan sevgiler.”
Şaşkınlıklarını attıktan sonra
gayet safça: “ Pekala hangi yüzyıldan bahsediyorsunuz” diye sordular. Keşke
vaktimiz olsaydı da onlara, edebiyattaki bazı aşklardan, bazı sayfalar
okuyabilseydim. Görülüyordu ki bilgiye ve güzel şeylere açık iki insan vardı
karşımda.
Mesela Honorede Balzac’ın
Vadideki Zambak’ı; imkansızlığa ve ızdıraba rağmen ne denli romantik bir aşkı
anlatır.
Dostoyevski’in o meşhur Beyaz
Geceler’i ve beni daha çok etkileyen İnsancıklar’ı. Mektuplarla anlatılan
aşklar. Saflık ve güzellik.
Tolstoy’un Anna Karanina’sı. Tam
bir tutkulu aşk destanı. İnsanı okurken paramparça eden asi bir kadının hikayesi.
Sonra beni lise yıllarıma götüren
ve hala o edebiyat kitabımın kokusunu taşıyan, meleklerin kıskandığı aşk; Edgar
Allan Poe’nun şiiri,
Annabel Lee
Senelerce, seneler evveldi; Bir
deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,
bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiç bir şey düşünmezdi
sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz O
deniz ülkesiydi.
Sevdalı değil kara sevdalıydık.
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler kıskanırdı
bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde, Üşüdü
rüzgarından bulutun
Götürdüler el üstünde. Koyup
gittiler beni,
Mezarı oradadır şimdi O deniz
ülkesinde,
Biz daha bahtiyardık meleklerden
……………………………………………………..
………………………………………………………
Edebiyatta ölümsüzleşen derin
aşkları, göklere çıkarılan sevgilileri, uğrunda paramparça olunan kutsallaşmış
sevgileri….Uzun uzun anlatabilseydim……Anlatsam, bugünün aşklarına kıyasla aradaki
farkı hisseden olur mu ki……
Bahriye İplikçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder