26 Nisan 2017 Çarşamba

SOFRALARIMIZIN MİTOLOJİK TADI CYNARA ENGİNAR

                                

          Sofralarımızın Mitolojik Tadı

     CYNARA

                                                                          ENGİNAR

Tanrılar tanrısı Zeus Cynara adında bir kıza âşık olmuş. Onu tanrıca olarak ilan etmiş. Birlikte yaşamaları için evine götürmüş. Fakat Cynara Zeus’un evinde kalmak istememiş ve kendi evine dönmeye karar vermiş.  Bu duruma çok öfkelenen Zeus, sevdiği kadını enginara dönüştürmüş. Kalın kabukları, dikenli bitkisi altında yumuşacık bir kadın kalbi saklı enginarımız işte böyle ortaya çıkmış mitolojide.
Zeus’un öfkesi bizim damak tadımız için bir şans, Cynara içinse bir talihsizlik mi bilemem. Tek bildiğim enginarın,  İsa’dan önceye dayanan geçmişinden bu yana, Zeus’un Cynara’yı enginara çevirdiğinden beri, bize verdiği mutluluk, damaklarımızda bıraktığı eşsiz tat ve Akdeniz mutfağının vazgeçilmez bitkisi olması.
Yemek. Hayatta kalabilmek için temel ihtiyaç. İnsanların yediklerini araştırarak, kültürleri, yaşam tarzları hakkında sırları açığa çıkaran araç. Bir araya gelmek için bir sebep. Ama en güzeli “yemek” paylaşmak demektir.
Enginar, Zeus’un kraliçesi olduğu gibi, Urla’mızın da festival güzeli. Festivalimizin güzeli, sofralarımızın kraliçesi olmayı sonuna kadar hak ediyor. O zırh gibi sert kabukları ile yapılan bin bir çeşit yemek tarifleri ile yine insanları bir araya getirecek. Tatlar, tarifler, mutluluklar ve çok değerli bir kültür paylaşılacak onun sayesinde.
 Buram buram lezzet kokan paylaşımları sizler de yaşamak istiyorsanız 28-30 Nisan tarihleri arasında sizleri de efsanevi tatlara tanıklık etmek üzere Urla’ya bekleriz.

                                                                      Bahriyeİplikçi


10 Nisan 2017 Pazartesi

ANNEMİN OT SEPETİ'NE MİNNET BORCU









                                          MİNNET BORCU
Dünyaya gözlerimi açtığımda yanımda canım annem ve babam vardı. Daha sonra hep yanımda oldular. Kendimi bildim bileli sakin ama uslanmaz biriydim. Verdiğim kararlarla herkesi karşıma alıp duygularım nereye götürdüyse oraya gittim. Canım ailem benim için sevginin ve sabrın imtihanını verdiler. Özellikle annem. O benim için mavi gözlü bir devdir.
Sonra ikinci mavi gözlü bir dev çıktı karşıma. Sevgili kayınvalidem. Güven veren sıcacık bir kalbi, pamuk gibi küçücük marifetli elleri ile sımsıkı tuttu beni.
Sevgi dolu, hayata bağlı, çiçeği, böceği, otu, insanı seven bu iki mavi gözlü dev bana en çok sevdiğim şey için destek verdiler.
Yazmak. Hayatta en büyük mutluluğum. Gözlemlediğim, hissettiğim, yaşadığım bütün olayların karşısında patlayan duygularımı dile getiren kelimelerin ve cümlelerin peşinden koştum hep. Bu sefer yazabilmek için iki devin peşinden koştum. İyki de koşmuşum. Birinden el lezzetini diğerinden otun lezzetini öğrendim. Ve böylece Annemin Ot Sepeti çıktı ortaya. 
Kültürümüzde, tarihimizde, uzun yıllardır var olan tatlarımızı, güzel yemeklerimizi korumak ve tanıtmak gelecek nesillere bu mirası bırakmak, lezzetli otlarımıza sahip çıkmak ve çocuklarımıza bu lezzetleri tanıtmak için iki mavi gözlü devin emeği çok büyük. 
Teşekkürler elleri öpülesi, yüreği güzel, paylaşmayı seven iki dev insan. Size MİNNETTARIM.

Bahriye İplikçi