CENNETTE
EKMEK VARSA ÖLELİM ANNE
Küçücüktüm,
meraklı muzip bakışlarımdan etkilenmiş olacak ki sarı saçları ve mavi gülen
gözleriyle işaret ederek;
“Gel”
dedi.
Gözlerimi
kamaştıran ışığa doğru ilerlerken arkasından yürümeye başladım. Hayalini bile
kuramadığım, yemyeşil ağaçların, şırıl şırıl akan ırmakların, bülbül gibi
şakıyan kuşların, rengarenk çiçeklerin içinde; neşeli, cıvıl cıvıl, kahkahayla
gülen, top peşinde koşan, şarkı söyleyip dans eden, mutluluktan havaya uçan
çocukların yanında buldum kendimi. Ellerinde bayraklar günümüz kutlu olsun diye
çığlık atıyorlar. Tüm Dünya Çocukları sarmaş dolaş olmuşlar. Onlarla beraber el
ele tutuşarak halka oluşturup bu güzel dünyanın çevresinde sevinçle dönüyoruz.
Sevincimiz
ve el ele tutuşarak oluşturduğumuz halkamız bir bomba sesiyle parçalanıyor.
Sarı saçlı, mavi gözleri solmuş adam, benim elimi bırakıyor. Yavaş yavaş gözlerimi
kamaştıran ışıktan ayrılıp karanlığa doğru iniyorum. Çığlıklar duyuyorum.
Çocukları döven büyükler, tecavüz eden sapıklar, Bombaların, kurşunların delik
deşik ettiği yerle bir olan, kan kokan evlerin arasında yürürken;
“Cennette
ekmek varsa ölelim. Karnım çok aç anne” diyen çocukların seslerini duyuyor,
gözyaşlarına boğulmuş, korkudan titreyen çocukları görüyorum.
Çıkarlarımız
uğruna, yok ettiğimiz güzel dünya ve görmezden geldiğimiz, haklarını gasp
ettiğimiz çocuklar için yastığa sarılmış ağlıyorum.
Bahriye
İplikçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder