31 Ekim 2018 Çarşamba

URLALI ŞAİR VE YAZARLAR GURUBU


Görüntünün olası içeriÄŸi: 7 kiÅŸi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve iç mekan                        












Tarihi 8bin yıl öncesine dayanan, Ege’nin en eski yerleşim merkezi olan Urla’mız, son yıllarda hızlı bir nüfus artışı yaşamakta. Bu artış ile birlikte Urla hakkında bilgi edinmek isteyenlerin sayısının artmakta olduğunu; tarihinin, kültürünün, coğrafyasının ne kadar çok merak edildiğini ve ilgi duyulduğunu Urla’da düzenlenen festivallerde tanık oldum.
Yavaş yavaş Urla ile ilgili yazılı eserleri, yazarları, şairleri bir araya getirmeye başladım. Amacım kent Belleği ile ilgili tüm bilgileri gün yüzüne çıkartıp okuyucu ile buluşturmak, yazılı eserleri bir arada toplamaktı. Başarılı da oldum. Bugün Urla’da yaşayan, yaşadığı yere gönül vermiş çok değerli arkadaşlarımızın katılımı ile Urlalı Şair ve Yazarlar Gurubunu kurdum. Gurubumuza ve çalışmalarımıza, destek veren Urla Kaymakamımız Sayın ÖNDER CAN'a çok teşekkürler.
Gurubumuz başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere halkımıza doğup büyüdüğü yaşadığı yerle ilgili aidiyet duygusu kazandırmayı, yaşadığı çağa damga vuran yazarları, şairleri ve sanatçılarıyla yoğrulup zenginleşen bu kültürle gelecek arasında köprü olmak bugünün yazarları olan bizleri tanıtmak için bir arada.
Nerede ve Ne zaman mı toplanıyoruz? İki haftada bir Çarşamba günleri, saat 15.00 da IBB Urla Yerel Hizmetler Binasında. Bu toplantılarımızı gerçekleştirmek için bize imkan sağlayan Urla Yerel Hizmetler Şube Müdürü Yener Kırmızı beyefendiye binlerce kez teşekkürler.
Toplantılarımızda birbirimize destek oluyor, yazma konusunda cesaretlendiriyoruz. Yazdıklarımızı eleştiriyor bu eleştiriler doğrultusunda hikayelerimize, öykülerimize, şiirlerimize, romanlarımıza yön veriyoruz. Yazar tıkanıklığı denilen şeyi birlikte aşıyoruz.
Toplantılarımızın yanında etkinliklerde yapıyoruz. Geçtiğimiz aylarda Barbaros Oyuk Festivalinde söyleşiler düzenledik. Bu söyleşilerde gördüğümüz ilgi memnun edici idi. Sevgili Araştırmacı Yazar Tufan Atakişi, Konak eski Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, sevgili Gülnur Vural İlkdördün Kültür ve Sanat Vakfında gerçekleştirdiğimiz bu etkinlikle sesimizi duyurmakta bize destek oldular. Çok teşekkür ediyorum kendilerine.
Etkinliklerimiz Devam Edecek.
-24 Kasım 2018’de Yrd. Doç. Dr. Aydın Yaka “Türkiye’de Eğitim Sorunları ve Çözüm Yolları” konulu söyleşi olacak. Ardından katılımcılar ile birlikte konuyla ilgili görüş müzakeresi yapılacak.
Yer Barbaros Köyü İlkdördün Kültür ve Sanat Vakfı Saat 14.00
-8 Aralık 2018’de Bahriye İplikçi “Sihirli Mucize” Fantastik Öyküsünü anlatacak.
 Yer Klazomenai Antik Zeytinyağı işliği Saat 14.00
-22 Aralık 2018’de Urla’nın Tarihi Kişiliklerinden Doğa düşünürü, akıl ile pozitif yolunu açan ve bilim ile dini temelleri birbirinden ayıran Anaksagoras’ı
Prof. Ercan Kızılay “Doğa Bilimci Yönü” ile
Yrd. Doç. Dr. Aydın Yaka “Sosyolojik Yönü” ile
Felsefe Öğ. Nejdet Kartarlı “Felsefi Yönü”ile anlatacak.
Yer Barbaros Köyü İlkdördün Kültür ve Sanat Vakfı
-10 Ocak 2019 Necati Cumalı Etkinliği.(Etkinliğin ayrıntılarını Ocak ayı başında yayınlayacağım)
Etkinliklerimiz için bize ev sahipliği konusunda kucak açan yukarıda da belirttiğim gibi Sevgili Gülnur Vural’ın kurduğu İlkdördün Kültür ve Sanat Vakfında gerçekleştireceğiz. Köklerin ve Tomurcukların Vakfı deniyor onlara.  Yaşlı sanatçılar kökleri, çocuklar ise tomurcukları oluşturuyor.  Vakıf sayesinde kökler ve tomurcuklar bir araya geliyor. Vakfı kurmak bir yana ayakta tutmak için çok çaba sarf ediyor sevgili Gülnur. Sımsıcak gülümsemesiyle, heyecanıyla vakfın amacını herkese anlatıyor. Destek bekliyor, daha fazla kök ve tomurcuğa faydalı olabilmek için. Sizlerde destek olabilir, bu güzel vakfa bağış yapabilirsiniz.
Bizler Urlalı Şair ve Yazarlar olarak sizler için üretmeye,  etkinlikler oluşturmaya, söyleşiler düzenlemeye, bilgi edinmek isteyenlere kaynak, gençlerimizi geçmişle buluşturmaya, geçmişi geleceğe taşımaya devam edeceğiz. Etkinliklerimize ve toplantılarımıza herkesi bekliyorum.( İletişim bahriye.iplikci@gmail.com )

                                                                                 Bahriye İplikçi
                                                                                             
                                                    İZMİR İZMİR KENT KÜLTÜRÜ VE SANAT DERGİSİ



20 Ekim 2018 Cumartesi

URLA VE LEZZETLİ OTLARI


URLA VE LEZZETLİ OTLARI
Baharı bir başka yaşarsınız Urla’da. Yemyeşil otları ve rengarenk çiçekleri ile hayat bulursunuz. En umulmadık yerlerde çıkan, gelincikler, karahindibalar, ballıbabalar…….. Bazı otlar başımıza taç, bazı otlar hastamıza ilaç olur. Ama en önemlisi ağzımızda bıraktığı tat, bize yaşattığı görsel şölen. Urla’da “Ressam Doğa” iş başındadır baharda. Önce ballıbabayla mora, pembeye boyar her yeri. Sonra karahindiba ve hardal otunun çiçekleri ile sarıya. Sonra her yer papatya ile bembeyaz olur. Daha sonra gelincikler ile kırmızıya, en sonunda da acımık (radika) ile maviye boyar doğayı.
Hepsi birbirinden güzel ve lezzetli otlar. Mesela, doğayı kırmızıya boyayan GELİNCİK, yol kenarlarında, tarlalarda hatta kaldırım taşlarının aralarında aklınıza gelen her yerde çıkıp, sizi şaşırtarak hayata merhaba diyen özgür, narin, bir o kadar da boynu bükük duruşuyla mütevazi çiçeklerdir onlar. GELİNCİĞİN taç yapraklarındaki sakinleştirici özelliği ile Yunan mitolojisinde uyku tanrısı Hypnos’un uyutmak ve huzur vermek için kullandığı, Romalıların aşk acısına iyi geldiğini söylediği bu narin ot, Urla’da TERLEME adı verdiğimiz kavurmasıyla damaklarımıza unutulmaz lezzet şöleni yaşatır.
 KARAHİNDİBA’ya ne demeli? Dikkat ederseniz, o egsoz dumanlarına inat, çimlerin üstünden bize bakarlar, sanki yeşil üzerine sarı çiçeklerle işlenmiş bir kilim gibi. Kim bilir belki de tanrı onun çok faydalı olduğunu gözümüze soka soka bizlere anlatmaya çalışıyordur. Bu güzel sarı çiçekli otun karaciğer için genel bir temizleyici olduğunu biliyor muydunuz? Hatta kan ve böbrek temizleme özelliği de var. En önemli özelliği de kanser hücrelerini yok ediyor olması. Urla’da bu ota karakavuk’ta deniyor. Bu otun doğada o kadar çok benzeri var ki. Pirinçlik, düğmelik, acımık(yani radika). Hepsinin de tadı birbirinden farklı ve güzel. Haşlayıp üzerine sarımsaklı yoğurt ve zeytinyağı döküp yediğinizde tadına doyum olmaz.
Gelelim ISIRGAN’a. Hava şartlarına aldırmadan ve hiçbir yeri yadırgamadan canının istediği her yerde çıkar. Tanrının soframızdan eksik etmemizi istemediği kara hindibağ’dan sonra ikinci bir ottur belkide ısırgan. Eski çağlarda bile büyük bir saygınlığa sahip olan bu bitkiyi Albrecht Dürer bir tablosunda elinde ısırgan otu olan bir meleğin tanrı katına uçuşunu resmetmiş. Kökünden başlayıp yaprak ve tohumlarına kadar faydalı olan bu bitkiyi böyle kalıcı kılmak istedi herhalde büyük ressam. Kan şekerini düzenleyen, saçları kökten uca besleyen ısırganın ayrıca lezzet konusunda da iddialıdır. Onunla yapılan börekler mis gibi kokar. Hele saç pidesi onunla daha bir lezzet kazanır.
Daha bitmedi, o kadar çok ot var ki. Şarkılara konu olan arapsaçı yani sıra, mideye iyi gelen ebegümeci, böbrek taşlarımızı düşürmede faydalı olan şevketi bostan, labada, dede kaşığı, kıllı kamina, deli kız saçı……bu otları merak ediyorsanız Kitabım yani “Bahriye İplikçi’nin ANNEMİN OT SEPETİ”adlı kitabımda hepsini özellikleriye bulabilirsiniz.
  Fakat bu güzelliği ve lezzetleri korumamız gerektiğini de biliyorsunuz değil mi? Son zamanlarda farklı nedenlerle doğa bozuluyor, otlar ve otlarla birlikte geleneksel tatlar yok oluyor. Her geçen gün bu güzelim doğa harikası olan otları ve lezzetleri korumak zorlaşıyor.  Kültürümüzdeki ve tarihimizdeki uzun yıllar var olan tatlarımızı, güzel yemeklerimizi korumak ve tanıtmak, gelecek nesillere bu mirası bırakmak, lezzetli otlarımıza sahip çıkmak çok önemli. Eminim sizde doğayı ve Urla’yı çok seviyor korumak için özen gösteriyorsunuz.
                                                                              
                                                                              Bahriye İplikçi
                                                               
                                                                     
                                                                         Geçmişten Günümüze Urla
                                                       Atatürkçü Düşünce Derneği Urla Şubesi Bülteni
                                                                               12 Eylül 2018


TARİH LEZZET VE URLA


                                   TARİH LEZZET VE URLA

 Urla, kendi adıyla anılan yarımadanın ortasında güzel bir coğrafyaya, verimli topraklarla çevrili, farklı mevsimlerde farklı ot çeşitlerinin yeşermesine olanak sağlayan, tatlı bir iklime ve herkesi büyüleyen harika bir tarihe sahip[BH1] .
Urla’ya geldiğinizde,  sahilde oturup gözlerinizi usulca kapayın ve denizden esen tatlı rüzgarın sizi alıp günümüzden sekiz bin yıl öncesine götürdüğünü hayal edin. Neden mi? Sekiz bin yıl öncesine gitmenizi istiyorum. Çünkü, şu anda dünyanın en eski limanında, Türkiye’nin en eski zeytinyağı üretim merkezinde ve Ege’de en eski yerleşim merkezi olduğunu kanıtlayan önemli iki antik yerleşimin olduğu yerdesiniz. Bu ayrıcalığın tadını çıkarın, çünkü Urla’dasınız.
            Tarih boyunca kıyıya vuran dalgaları, zeytin ağaçlarının rüzgârla dans eden yapraklarını, arkeologların bulguları sonucu bizlere ulaştırdığı bilgileri, yazarların öykülerini, ozanların şiirlerini, gözleriniz kapalı şöyle bir geçirin zihninizden.
             12 İon kentinden birindesiniz,  Limantepe Höyüğü ve Klazomenai’de... Doğa düşünürü Anagsogoras’ın akıl ile pozitif düşünce yolunu açıklarken baktığı gökyüzünün altında,4500 yıl önce kurulan bir şehirde ve 2500 yıl öncesinden bu yana giderek daha çok önemsediğimiz zeytinyağının sıkıldığı antik işliktesiniz. Buram buram tarihin, Bahriye İplikçi’nin kitabı Annemin Ot Sepeti’ne konu aldığı zeytinyağının ve otların lezzeti sizi sarıp sarmaladığını hissediyor musunuz? Her damlası sağlık ve lezzet ile ışıldayan altın sıvı, yetişen birbirinden lezzetli otlar ile birleşince  Urla mutfağının vazgeçilmezi haline gelmiş.
Dalgalar eşliğinde Tanju Okan’dan bir şarkı, lezzet  avcılarının tadını anlata anlata bitiremediği nefis yemekler, Necati Cumalı’nın Tütün Zamanı (Zeliş)romanındaki baş döndüren aşk, denizin taşıdığı serin akşam rüzgarında kendinizi  görkemli bir tarihe sahip  küçük bir kent  ile iç içesiniz… Mutlusunuz değil mi? Çünkü Urla’dasınız.
                                                                                                             
                                                                          Bahriye İplikçi