20 Ekim 2018 Cumartesi

URLA VE LEZZETLİ OTLARI


URLA VE LEZZETLİ OTLARI
Baharı bir başka yaşarsınız Urla’da. Yemyeşil otları ve rengarenk çiçekleri ile hayat bulursunuz. En umulmadık yerlerde çıkan, gelincikler, karahindibalar, ballıbabalar…….. Bazı otlar başımıza taç, bazı otlar hastamıza ilaç olur. Ama en önemlisi ağzımızda bıraktığı tat, bize yaşattığı görsel şölen. Urla’da “Ressam Doğa” iş başındadır baharda. Önce ballıbabayla mora, pembeye boyar her yeri. Sonra karahindiba ve hardal otunun çiçekleri ile sarıya. Sonra her yer papatya ile bembeyaz olur. Daha sonra gelincikler ile kırmızıya, en sonunda da acımık (radika) ile maviye boyar doğayı.
Hepsi birbirinden güzel ve lezzetli otlar. Mesela, doğayı kırmızıya boyayan GELİNCİK, yol kenarlarında, tarlalarda hatta kaldırım taşlarının aralarında aklınıza gelen her yerde çıkıp, sizi şaşırtarak hayata merhaba diyen özgür, narin, bir o kadar da boynu bükük duruşuyla mütevazi çiçeklerdir onlar. GELİNCİĞİN taç yapraklarındaki sakinleştirici özelliği ile Yunan mitolojisinde uyku tanrısı Hypnos’un uyutmak ve huzur vermek için kullandığı, Romalıların aşk acısına iyi geldiğini söylediği bu narin ot, Urla’da TERLEME adı verdiğimiz kavurmasıyla damaklarımıza unutulmaz lezzet şöleni yaşatır.
 KARAHİNDİBA’ya ne demeli? Dikkat ederseniz, o egsoz dumanlarına inat, çimlerin üstünden bize bakarlar, sanki yeşil üzerine sarı çiçeklerle işlenmiş bir kilim gibi. Kim bilir belki de tanrı onun çok faydalı olduğunu gözümüze soka soka bizlere anlatmaya çalışıyordur. Bu güzel sarı çiçekli otun karaciğer için genel bir temizleyici olduğunu biliyor muydunuz? Hatta kan ve böbrek temizleme özelliği de var. En önemli özelliği de kanser hücrelerini yok ediyor olması. Urla’da bu ota karakavuk’ta deniyor. Bu otun doğada o kadar çok benzeri var ki. Pirinçlik, düğmelik, acımık(yani radika). Hepsinin de tadı birbirinden farklı ve güzel. Haşlayıp üzerine sarımsaklı yoğurt ve zeytinyağı döküp yediğinizde tadına doyum olmaz.
Gelelim ISIRGAN’a. Hava şartlarına aldırmadan ve hiçbir yeri yadırgamadan canının istediği her yerde çıkar. Tanrının soframızdan eksik etmemizi istemediği kara hindibağ’dan sonra ikinci bir ottur belkide ısırgan. Eski çağlarda bile büyük bir saygınlığa sahip olan bu bitkiyi Albrecht Dürer bir tablosunda elinde ısırgan otu olan bir meleğin tanrı katına uçuşunu resmetmiş. Kökünden başlayıp yaprak ve tohumlarına kadar faydalı olan bu bitkiyi böyle kalıcı kılmak istedi herhalde büyük ressam. Kan şekerini düzenleyen, saçları kökten uca besleyen ısırganın ayrıca lezzet konusunda da iddialıdır. Onunla yapılan börekler mis gibi kokar. Hele saç pidesi onunla daha bir lezzet kazanır.
Daha bitmedi, o kadar çok ot var ki. Şarkılara konu olan arapsaçı yani sıra, mideye iyi gelen ebegümeci, böbrek taşlarımızı düşürmede faydalı olan şevketi bostan, labada, dede kaşığı, kıllı kamina, deli kız saçı……bu otları merak ediyorsanız Kitabım yani “Bahriye İplikçi’nin ANNEMİN OT SEPETİ”adlı kitabımda hepsini özellikleriye bulabilirsiniz.
  Fakat bu güzelliği ve lezzetleri korumamız gerektiğini de biliyorsunuz değil mi? Son zamanlarda farklı nedenlerle doğa bozuluyor, otlar ve otlarla birlikte geleneksel tatlar yok oluyor. Her geçen gün bu güzelim doğa harikası olan otları ve lezzetleri korumak zorlaşıyor.  Kültürümüzdeki ve tarihimizdeki uzun yıllar var olan tatlarımızı, güzel yemeklerimizi korumak ve tanıtmak, gelecek nesillere bu mirası bırakmak, lezzetli otlarımıza sahip çıkmak çok önemli. Eminim sizde doğayı ve Urla’yı çok seviyor korumak için özen gösteriyorsunuz.
                                                                              
                                                                              Bahriye İplikçi
                                                               
                                                                     
                                                                         Geçmişten Günümüze Urla
                                                       Atatürkçü Düşünce Derneği Urla Şubesi Bülteni
                                                                               12 Eylül 2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder